7 Kasım 2016 Pazartesi

FAHRENHEIT 451




Kitap yakmak zevklibir iş ve kitaplar günlere göre yakılıyor. Bu baskıcı toplumda, yasak olan sadece kitaplar değil. Devlet tarafından yayınlanan sözde eğitici olan programların yayınlandığı “Televizör” izlemek dışında diğer bilgi kaynakları da yasak. “Kuzenler” adı verilen sistem çerçevesinde, aileden atılma korkusuyla kuzenlerin birbirlerini izlemeleri en önemli etkinlik. Bunun dışında bireyler hap içip başka bir şey düşünmeden yaşamlarını devam ettiriyorlar. Beyin yıkayan, tek tip insan yaratmayı amaçlayan programlar gitgide insanları kişiliksiz hale getiriyor.




Fahrenheit 451; konusunu okuduğunuzda ya da ilk izlediğinizde fantastik gelebiliyor fakat verdiği mesajları düşündüğünüzde ve filmdeki toplum yapısı ile çeşitli dönemlere ait toplum sistemlerini karşılaştırdığınızda çok farklı noktalara gidebiliyorsunuz. Filmde; devlete körü körüne inanan ve kuzen sistemi dışına çıkmaktan korkan bireylerin durumu, bireyleri tek tip haline getirmek ve başıbozukluktan korumak için kurulan sistem dikkat çekiyor. Kitapların geçmiş ve günümüzde suç unsuru olarak hep yok edilmeye çalışıldığı gerçeği, böyle bir sisteme muhalif olan bireylerin tutumları ve gördükleri tavır, sizi ister istemez geçmiş ve günümüzdeki durumlar hakkında sorgulama yapmaya götürüyor. Kitapların devlet tarafından suç unsuru olarak görülmesini tarihin bir tekerrürü olarak görüyoruz: Ortaçağ dönemindeki yaklaşımlarda da, putperestliği yayan kitapların olduğu bahane edilerek İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılması gibi.


Bir toplum düşünün; öyle bir toplum ki bireylerin düşünme yetileri yok… Fahrenheit 451 bu durumu oldukça ön plana çıkaran bir film. Filmin esas adamı olan Guy Montag bir itfaiyeci. Evet bir itfaiyeci fakat sandığınız gibi yangın söndürmekle değil, ateş yakmakla yükümlü zira filmde itfaiye çalışanlarının görevi oldukça ilginç; kitap toplayıp yakmak. Devlet için kitap yasaklanması gereken başlıca materyal. Kitap okumak, biriktirmek toplumsal bir suç olarak lanse ediliyor ve insanların beyinleri kitapların zararlarıyla dolduruluyor. Kitapların yasaklanma nedeni ise; kitap okumanın insan düşünme gücünü tetikleyen bir unsur olması. Kitaplar sayesinde insanlar farklı bilgileri alıyor, değişik duygularını aktif hale getiriyor, sorgulama yetisini kazanıyorlar. Bu durum devlet yönetim mekanizmasının sorgulanmasına yol açabileceğinden, birlik ve beraberliği bozabileceğinden, devlet kendi hâkimiyetinin tehlike altına girmemesi için kitap okumasına karşı çıkıyor. Montag kendine bir görev belirlemiştir.

“Pazartesi Miller Yakarız, Salı Tolstoy, Çarşamba Walt Whitman. Cuma Faulkner, Cumartesi ve Pazar da Schopenhauer ve Sartre…”Görevini böyle anlatıyor Montag...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder